Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 401 | 524
(522-525)

Bu ise o cümleyi de, bütün bütün ma’nasız olduğunu gösterir. Hattâ hapisteki üç yüz adamın az bir zamanda Risâle-i Nur’la ıslah olması, cinayetlerden tövbe ederek ve bütün onlar namaz kılmaları, alâkadar me’murların nazar-ı dikkatlerini celbetmiş. O me’murlar bir kısmı demişler: “On beş sene hapiste kalmasının faidesi kadar, onbeş hafta Risâle-i Nur faide vermiş.” Bunu hapisteki Rehber’i yazana söylemişler. Müellifi de demiş: Yüz otuz kitabdan ibaret olan Risâle-i Nur ve onun küçük bir parçası olan Rehber’i, tamamiyle olmasa da okuyan adam, elbette on beş sene hapisteki cezadan, medresede ders okumak kadar istifade eder, ıslâh-ı hâl eder, fenalıklardan tövbe eder. Acaba böyle bir temenni, bir teşvik ve beni hapse sokanlar da, tasdik ettikleri halde suç olabilir mi?

Üçüncüsü: “Tesettür ve terbiye-i İslâmiye taraftarıdır.” diye suç göstermiş.

Bu ise hem Eskişehir, hem Denizli, hem Afyon’da, hem Afyon’un mahkemesinin kararnamesinde de neşredildiği gibi, onbeş sene evvel Eskişehir’de tesettür taraftarlığım için mahkeme bana ilişmiş. Ben de hem mahkemeye, hem Mahkeme-i Temyiz’e bu cevabı vermişim:

Bin üç yüz elli senede ve her asırda üç yüz elli milyon Müslümanların kudsî bir düstûr-u hayat-ı içtimâîsi ve üç yüz elli bin tefsirin ma’nalarının ittifaklarına iktidaen ve bin üç yüz elli senede geçmiş ecdatlarımızın itikadlarına ittibaen, tesettür hakkındaki bir Âyet-i Kerîmeyi tefsir eden bir adamı ittiham eden, elbette zemin yüzünde adâlet varsa, bu ittihamı şiddetle reddeder ve o ittihama göre hüküm verilse nakz ve reddedecek.

Bu Âyet-i Kerîmenin tesettür emri, kadınlara büyük bir merhamet olduğunu ve kadınları sefâletten kurtardığını, Risâle-i Nur kat’i isbat ettiği gibi, Sebilürreşad’ın 115. sayısındaki: “Ehl-i îman âhiret hemşirelerime” ünvanı olan bir makalem isbat eder.

Dördüncüsü: “Şahsî nüfuz te’min etmek” bir suç unsuru gösterilmiş. Sebebi de “Risâle-i Nur’un şahs-ı ma’nevîsi nâmına konuşuyorum” demesi ve “kalbe ihtar edildi”, “hatırıma geldi”, “kalbime geldi”, “Risâle-i Nur hem mekteb, hem medrese, hem tekke faidesini veriyormuş.” Ehl-i vukuf bu cümleyi medâr-ı ittiham etmiş.

Cevaben deriz: Bir adam kabir kapısında seksenden geçmiş, kırk seneden beri kendisini inzivaya alıştırmış, yirmi sekiz seneden beri tecrid-i mutlak ve hapis ve nefiy içinde bütün bütün dünyadan küsmüş.

Ses Yok