Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 72 | 154
(152-163)

Bir zerre değil, bahr-i muhit, o bahr-i münirden,

Hem nesl-i beşer hiç kalıyor hepsi de birden...


Şek yok ki cihan, katre-i nurundan o nurun;

Şek yok ki, bu can, zerre-i nurundan o nurun.


Sönsün diye üflense, o derya gibi kaynar!..

Söndürmeğe hem kimde aceb zerre mecal var?


Söndürmeğe kalkmıştı asırlar dolu küffar;

Kahreyledi her hepsini, ol Hazret-i Kahhar...


Hep sönmüş asırlar, yanıyor sönmeden ol;

Tarihe sorun, kimdir o nur, hem kim imiş menfur?


Alnında yanan Nur-u Muhammed’di Halil’in;

Yetmezdi gücü bakmağa, her çeşm-i âlilin


Görseydi Resûl’ün o güzel nurunu, Nemrud;

Yakmazdı o dem, nârını, ol kâfir-i matrud.


Bir sivrisinek öldürüyor, o şah-ı cihanı (!)

Atmıştı Halil’i, ateşe çünkü o câni.


Bir perde açıp söyledi Hak, gizli kelâmdan;

Ol ateşe bahseyledi, hem berd ü selâmdan


Dostum ve Resûlüm yüce İbrahim’i ey nâr!

At âdetini, yakma bugün, sen onu zinhar!


Bir gizli hitab geldi de ol dem yine Hak’dan.

Bir abd-i mükerrem dahi kurtuldu bıçaktan.


Ol nurdan için, Yunus’u hıfzeyledi ol hût;

Ol nur ile kahreyledi, hem kavmini, ol Lut

Ses Yok