Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 72 | 157
(152-163)

Kur’ân’dı kâli, nurdu yolu, ümmeti mutlu;

Ümmet olanın kalbi, bütün nur ile doldu


Çekmezdi keder, ol sözü cevher, özü kevser;

Ol Sure-i Kevser, dedi a’dâsına “ebter!”


Ol şems Ezelden kaçınan ol kuru başlar;

Gayya-yı Cehennemde bütün yakmış ateşler


Bitmişti nefes, çıkmadı ses, bıktı da herkes;

Ol nura varıp baş eğerek hem dediler pes


İdraki olan kafile, ayrıldı Kureyş’den;

Feyz almak için doğmuş olan şanlı güneşten


Ol kevser-i Ahmed’den içip herbiri tas tas;

Olmuştu o gün sanki mücellâ birer elmas.


Ol başlara tac, derde ilâç, mürşid-i âlem;

Eylerdi nazar, bunlara nuriyle demadem.


Bunlardı o a’dâyı boğan bir alay arslan;

Hak uğruna, nur uğruna olmuş, çoğu kurban.


Bunlardan o gün ehl-i nifak cümle kaçardı;

Müşrik ise, ol aklı anın kalmaz, uçardı.


Bunlardı o Peygamberin ashabı ve âli;

Dünyada ve ukbada da hem şanları âli.


Tavsif ediyor bunları, hep şöylece Kur’ân,

Sulh vakti koyun, kavgada kükrek birer arslan.


Hep yüzleri pâk, sözleri hak, yolları haktı;

Merkebleri, yeller gibi Düldül’dü, Burak’dı.

Ses Yok