Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 72 | 160
(152-163)

Benden bana ben gitmek için Risâle-i Nur diye koşdum;

Nur derdine düştüm de, denizler gibi coştum.


Bir zerrecik olsun bulayım derd’e ararken;

Düştüm yine derya gibi bir nura bugün ben


Verdim ona ben gönlümü baştan başa artık;

Ma’şukum odur şimdi benim, ben ona âşık.


Ol nur-u ezel hem, kararan kalblere lâyık;

Ol nurdan alır feyzini hem cümle halayık


Kahreyledi ol zulmeti, Risâle-i Nur’a akanlar;

Nur kahrına uğrar, ona hasmâne bakanlar.


Küfrün bütün alayı hücum etse, ey nur!

Etmez seni dûr!.. kendi olur belki de makhur.


Sensin yine hazır, yine sensin bize nâzır,

Ey nur-u Rahîm! Ey ebedî bir cilve-i kudret-i Fâtır!


Bir neş’e duyurdun, îmanla sırr-ı ezelden;

Bir müjde getirdin bize, ol namlı güzelden.


Mâdem ki, içirdin bize ol âb-ı hayattan;

Bir zerre kadar kalmadı havf, şimdi memattan.


Hasret yaşadık nuruna yıllarca bütün biz;

Ma’sûm ve alîl, türlü belâ çekti sebebsiz.


Yıllarca akan kan dolu gözyaşları dinsin;

Zalim yere batsın, o zulüm bir yere sinsin.


Yıllarca, asırlarca bu nurun yine yansın;

Öksüz ve yetim, dul ve alîl hepsi de kansın.

Ses Yok