Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 72 | 161
(152-163)

Ey nur gülü, nur çehreni öpsem dudağından,

Kalb bahçesinin kalbine, diksem budağından


Her dem kokarak, hem o güzel rayihasından;

Çıksam yine ben âlem-i fâni tasasından.


Nur güllerin açsın, yine miskler gibi tütsün;

Sînemde bu cân bülbülü tevhid ile ötsün.


Sensin bize bir neş’e veren ol gül-ü hâlis,

Sensin bize hem cümleden a’lâ, dahi muhlis


Ey nur-u risâletten gelen bir bürhan-ı Kur’ân!

Ey sırr-ı Furkandan çıkan hüccet-i îman!


Sendin bize matlûb, yine sendin bize mev’ud;

Sayende bugün herkes olur zinde ve mes’ud.


Her an seni bekler ve sayıklardı bu dünya,

Hak kendini gösterdi, bu gün bitti o rü’ya.


Bin üç yüz senedir toprağa dönmüş nice milyar,

Mü’min ve muvahhid, seni gözlerdi hep ey yâr!


Her hepsi de senden, yana söylerdi kelâmı,

Her hepsi de her an sana eylerdi selâmı.


Nur çehreni açsan, atarak perdeyi yüzden

Söyler bana ruhun yine


Vallah, ezelden bunu ben eyledim ezber:

Risâle-inNur’dur vallah o son müceddid-i ekber.


Yüzlerce sened, hem nice yüzlerce işâret;

Eyler bu mukaddes koca dâvâya şehadet.


En başta gelen şâhid-i adl Hazret-i Kur’ân;

Göstermiş ayânen otuz üç yerde o bürhan.


nin kalbine gömmüş Esedullah;

Çok sır ki, bilenler oluyor hep sana âgâh.

Ses Yok