Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 72 | 155
(152-163)

Ol hüsn-ü cemâl, eyledi âlemleri hayran;

Nerden onu bulmuş, acaba Yusuf’u Ken’an


Hikmet nedir?. Ol derdlere sabreyledi Eyyub;

Hem sırrı nedir, Yusuf için ağladı Yakub?.


Öldükçe, dirildikçe neden duymadı bir his?

Ol namlı nebî, şanlı şehid Hazret-i Cercis.


Hasretle neden ağladılar Âdem ve Havva;

Kimdendi bu yıllarca süren koskoca dâva?


Hem, âh! neden terkedilip Ravza-i Cennet;

Bir dâr-ı karar oldu, neden âlem-i mihnet?


Nur şehri olan Tur’da o dem Hazret-i Mûsa.

Esrar-ı kelâm hep çözülüp, buldu tecellâ


Bir parça Zeburdan okusa, Hazret-i Davud;

Başlardı hemen sanki büyük mahşer-i mev’ud.


Bilmem ki neden, yel ve sular hep onu dinler;

Bilmem ki neden, hep işiten âh! diye inler.


Mahlûku bütün kendine râmetti Süleyman;

Nerdendi bu kuvvet, ona kimdendi bu ferman?


Yellerle uçan şanlı, büyük taht-ı mukaddes;

Esrar-ı ezelden, o da duymuş yine bir ses.


Ol hangi acib sır ki, çıkar göklere İsa;

Kimdir çekilen çarmıha kimdir yine Yuda?


Nur derdi için, tahtını terkeyledi Edhem;

Bir başkasının tahtı, olur derdine merhem.

Ses Yok